ı.S.B.F'DE ANAYASA SEMPOZYUMU YAPILDI
|
|
11-18-2007, 03:59 PM
Yorum: #1
|
|||
|
|||
İ.S.B.F'DE ANAYASA SEMPOZYUMU YAPILDI
Anayasa Sempozyumu yapıldı. Sempozyumu izleyemedik. Ama mezunlar derneğimizin mail gurubundan Erdoğan Arkadaşımızın hazırladığı haberi olduğu gibi sizlerle paylaşmanın daha uygun olacağını düşündük.
Sempozyumun açılış konuşmasını İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Naz Çavuşoğlu yaptı. Anayasa Sempozyumunun yapılması düşünüldüğünde Cumhurbaşkanlığı krizi ve Anayasa değişiklikleri tartışmalarının olmadığını; fakat sempozyumum bugün yapılmasının bunca gelişmeden sonra daha anlamlı göründüğünü söyledi. “1982 anayasasının devlet çıkarlarının birey ve toplum çıkarından öne alan otoriter kimliğini aşmak için bir çok değişiklik yapılmasına rağmen bu gün yine sivil anayasa tartışmalarının yapılmasıyla anayasa sorunumuzun henüz çözemediğinin görüldüğünü” ifade etti. “Bu gün yeni bir anayasa yapılacaksa bu birlikte yaşamanın demokratik zeminini güçlendirecek bir uslup ve tarzla yapılmasının önemini” ifade eden Dekan Prof. Dr. Naz Çavuşoğlu; “Toplumun değişik katman ve kurumlarının geniş katılımıyla ve bir kurucu meclisle bu çalışmanın yapılmasının demokratik olduğunu, uzun vadeye yayılacak bu sürecinde mutabakatlar oluşturularak ilerlemesinin önemine” değindi. İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak: “Anayasalar uygulanmak içindir fakat üniversiteler daha iyi için mevcut anayasaları eleştirebilirler ve bunu aynı zamanda da bir kamusal görev olarak yapmalarının da gerekli” olduğuna inandığını söyledi... “Bu toplantının bu anlamda büyük bir dönüşüm öncesinde akademik toplumun tavrını yansıtmak ve aydınlatma görevini yapması anlamında” önem taşıdığını söyledi. “Yeni bir anayasanın değerlendirilmesinde cumhuriyetin kazanımlarının korunmasının ve Atatürk devrimlerinin ve ilkelerinin ve cumhuriyetin en temel ilkesi olan laiklik ilkesini temel alan bir anayasal anlayışla ele alınmasının gerekliliğini” ifade etti. 1982 anayasasının Türkiye’nin anayasalaşma sürecindeki yeri konusunda giriş bildirisi sunan Prof. Dr. Mümtaz Soysal; İlk olarak “Anayasalaşma” kavramını açıkladı. “Bu o ülkede Anayasalı bir yönetimin olması ve gerçekten Anayasanın uygulandığı bir düzenin olması” anlamına geldiğini söyledi. 1982 Anayasasının bu süreç içinde ki yerinin pek parlak olmadığını ve fakat son durak da olmayacağını söyledi. 1809, 1838,1876,1921,1924,1960,1982 temel anayasal metinlerini değerlendirerek iç ve dış dinamiklerin bu anayasaların yapılması sürecindeki etkilerini değerlendirdi. Anayasalaşma sürecinde bir sarkaç hareketinin olduğunu ve bu sarkacın, otoriterlikten demokrasiye doğru bir sarkaç hareketi ile ilerlediğini aktardı. 1921 ve 1924 anayasalarının belli bir farkı olduğunu anlatan Mümtaz Soysal; hem bir savaşın içinde bir meclis olduğunu ve hem de meclisin anayasalı kalmak istediğini anlattı. Anayasal düzenin iktidar için her şeyi yapamamak demek olduğunu anlattı. 1960 Anayasasında bu “iktidarın her şeyi yapamaması” isteğinin bakın olduğunu aktardı. “1960 anayasasını güzel bir mabede benzettiğini, bu mabedin çok güzel fakat zayıf sütunlarının olduğunu” söyledi. “Getirdiği bütün olasılık ve olanakların demokratik sütunların zayıflıklarını gidermesi amaçlanmış fakat sonuç tam tersi olmuştur. Otoriter iktidara karşı bir fren koyma isteğinin demokrasi isteğinin olduğunu bunu bir iyimserlik olarak değerlendirdiğini” söyleyen Prof. Dr.Soysal, “bu iyimserlik sonuç olarak zamanla kaybolmuştur ve 1971 sonrasında farklı bir süreç olarak otoriter arayışı hızlandırmıştır. 1973 sonrası otoriterlik arayışı içinde olanlar anarşiyi önleme bahanesiyle 1980’e kadar bir şekilde “beklemiş” ve darbeyi meşru kılacak şekilde bir süreç yaşanmış ve darbe gerçekleşmiştir. Bu süreçte dış dinamikleri de görmezden gelemeyiz. Yunanistan’ın Nato’ya dönme istekleri ve Türkiye’nin pozisyonu ve ikinci olarak 24 Ocak 1980 kararlarıyla ekonomik sistemin değiştirilme istekleri darbe sonucunu doğurmuştur. Darbe sonucunda ne olmuştur: Darbe en çok üniversiteleri vurmuştur. Üniversitelere huzur geldiği söylenmiştir peki huzur gelmiştir de ne olmuştur. İçimiz huzursuzdur. Uzun vadede bu büyük huzursuzlukların yaratıcısı o gün atılan adımlar olmuştur. Anayasanın bu güne kadar 74 hükmü değiştirilmesine rağmen yine rötuş ve değişim ihtiyacı görülüyor. Yeni ve sivil bir anayasa yapma isteği var. Herkes bulunduğu yerde anayasa üretme süreci içerisinde. Fakat bu iktidar partisinin sivil anayasa yapma sürecin sonunda doğacak olan ne bunu bilmiyoruz. Anayasalar ne kadar uzun yaşarlarsa o kadar sağlamlaşırlar. Fakat bu 12 Eylül anayasası için söylediğim bir şey değil. Elbette anayasalar değişmelidir. Fakat "güç bende değiştiririm" anlayışıyla olmamalıdır. Anayasalar bir iyimser hava içerisinde değişebilir. Taraflar Anayasa yapımının her sürecinde katılım içerisinde olduğunda mutabakat olduğunda bu olabilir fakat bu günkü havada anayasa değiştirmek risk olabilir. Dışlanma olmamalıdır, dışlama 1960’da da vardır fakat 1982 anayasasında generallerin son onayı ile anayasa metni son şeklini almaktaydı. Bu günkü “Sivil Anayasa” süreçlerinde “dışlma” yine var. Bu havadan iyimserlik almıyorum. "diyerek giriş bildirgesinde görüşlerini ifade etti. Haber: Erdoğan Bayrakoğlu İstanbul SBF Mezunlar Derneği Genel Sekreteri ONLINE BİLGİ İLETİŞİM AĞI |
|||
« Eski Konular | Yeni Konular »
|
Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi